Hindistan’da Türklerin Yükselişi: Gaznelilerden Babürlere

Hindistan tarihi, zengin ve karmaşık olaylarla doludur. Bu olaylar arasında, İslam ordularının gelişi ve Türklerin yüzyıllarca süren hakimiyeti önemli bir yer tutar. 708 yılında Muhammed bin Kasım’ın komutasındaki İslam ordularının Multan bölgesini fethetmesiyle başlayan süreç, 1857 yılına kadar Hindistan’ın İslam yönetimleri altında kalmasıyla devam etmiştir. Türklerin Hindistan’daki etkisi ise 999 yılında Gazneli Mahmud’un seferleriyle başlamış ve 1526 yılında Babür’ün kurduğu Babür Devleti ile zirveye ulaşmıştır.
Gazneliler ve Hindistan Fatihi Mahmud
Gazneliler, esasen Sasani imparatorluğunun paralı askerleri olan kölelerden oluşuyordu. En önemli liderleri, tarihe Gazneli Mahmud olarak geçen hükümdardı. Genç yaşta tahta çıkarak Hindistan’ı büyük ölçüde kontrolü altına alan Mahmud, Abbasi halifesi tarafından ‘Sultan’ unvanı ile onurlandırılmıştı. Bu, Türk liderlerine büyük bir siyasi ayrıcalık tanınması anlamına geliyordu ve Türklerin İslam’a olan bağlılığını artırdı. Gazneli Mahmud, Somnat şehrini ele geçirerek burada bulunan putları yıkmasıyla Hindistan’ın manevi iklimini de değiştirmiştir. Bu olay, Hindular arasında büyük bir sarsıntıya neden olmuştur. Mahmud, Somnat’taki putları Mekke ve Medine’ye göndererek Hindistan fethini kutsal bir cihada dönüştürmüştür. Bu stratejik hamle, Mahmud’un basit bir komutan değil, son derece zeki bir lider olduğunu göstermektedir. İlginç bir şekilde, 19. yüzyılda İngiliz Meclisi, Hindistan Müslümanlarına göz yummak için Mahmud’a ‘Put Kıran’ unvanını vermiştir. Ancak, İngilizlerin bu tavrı tamamen fitne amaçlıydı. Gazneli Mahmud, bölgede İslam’ı zorla yaymaya çalışmamış, Hinduların dini özgürlüğünü de güvence altına almıştır. Gaznelilerin hakimiyeti, Gurlular ve Selçukluların yükselişiyle son bulmuştur.
Gurlulardan Babürlere: Hindistan’da Türk Hanedanlıkları
Gurlular, Delhi bölgesine kadar ilerlemeyi başarmış Türk kökenli bir topluluktu; ancak, Gazneliler gibi organize bir devlet kültürü kuramadıkları için kısa sürede tarihten silinmişlerdir. Moğol istilasının ardından yaklaşık 60 yıllık bir karışıklık dönemi yaşanmış ve ardından Hilciler, Tuğluklar gibi Türk hanedanlıkları Hindistan’ı yönetmiştir. Tuğluk Hanedanı’nın sonunu, Çin seferi girişimi getirmiştir. Bu sefer, ordunun büyük kayıplarla geri dönmesine ve büyük halk isyanlarına yol açmıştır. Bu isyanlar, Tuğluk Hanedanı’nın sonunu hazırlamıştır. Afgan kökenli Lûdîler, yaşanan siyasi krizi fırsat bilerek yönetimi ele geçirmişlerdir. Ancak, Lûdîlerin 75 yıllık iktidarı, Hindistan tarihindeki en başarısız ve komplo dolu dönemlerden biri olarak kabul edilir. Bu durumu Babürler ortadan kaldıracaktı.
Babür Devleti ve Osmanlı İlişkileri
Lûdîlerin zayıf yönetimi, Babürlerin Hindistan’da kolayca kurumsallaşmasını sağlamıştır. Babür Devleti’nin kurucusu, Timur’un torunu Babür’dü (Zahireddin Muhammed). Babür Devleti’nin Hindistan’a etkisi ve İngilizlerle mücadelesi ayrı bir konudur. Burada, Türk idarecileri ile Osmanlı ilişkilerine odaklanacağız. Seydi Ali Reis, Osmanlı-Babür ilişkilerinde önemli bir isimdir. 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mısır’a gönderilen Seydi Ali Reis, deniz yolculuğu sırasında çeşitli talihsizlikler yaşamış ve karadan yolculuğuna devam etmiştir. Seydi Ali Reis’in maceraları, Miratü’l-Memalik adlı seyahatnamesinde anlatılmıştır. Osmanlı ve Babür devletleri arasındaki diplomatik ilişkiler, Şah Cihan döneminde başlamıştır. Babür şehzadesi Baysungur’un Osmanlı’dan askeri yardım talebi olumlu karşılanmasa da, bir şehzadenin siyasi iltica talebi kabul edilmiştir. Safevilerin bölgedeki yükselişi, Osmanlı ve Babür devletleri arasında yakınlaşmaya neden olmuştur. Osmanlı ve Babür devletleri, Safevilerin yayılmacılığına karşı ortak hareket etme kararı almışlardır.
18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı-Hindistan İlişkileri
18. yüzyılda Osmanlı-Babür ilişkileri azalmış, ancak 19. yüzyılda Osmanlı Sultanı, Hindistan Müslümanları arasında Halife olarak büyük bir güç olarak görülmüştür. Bu durumun arkasında İngilizlerin propagandası yatmaktadır. İngilizler, Osmanlı’yı kontrol altında tutarak Hindistan Müslümanlarını İstanbul’a manevi olarak bağlamışlardır. Osmanlı-Rus savaşları sırasında Hindistan Müslümanları, Osmanlılara büyük destek vermişlerdir. Hindistan Müslümanlarının Milli Mücadele’ye maddi yardımları da önemlidir. Sultan II. Abdülhamid, Hindistan Müslümanlarının gücünü fark etmiş ve İslamiyet ideolojisini hayata geçirirken onlardan etkilenmiştir. Hindistan Müslümanlarının Osmanlı’ya olan bağlılığı, İngilizler için beklenmedik bir durum olmuştur. İngilizler, Babürleri ortadan kaldırarak, Osmanlı’ya bağlı yüz binlerce insanın oluşmasına neden olmuşlardır.
Sonuç
Bu makalede, Hindistan’ın İslamlaşması ve Türklerin yüzyıllarca süren hakimiyetinin önemli noktalarını ele aldık. Gaznelilerden Babürlere kadar uzanan Türk devletlerinin tarihini ve Osmanlı-Hindistan ilişkilerini inceledik. Konunun daha ayrıntılı incelenmesi, Hindistan-Pakistan düşmanlığının altındaki kültürel kodların anlaşılmasına yardımcı olacaktır.